Güneş, yorgun ve kızıl bir top gibi ufukta batıyordu. Gökyüzü, ateş rengi ve mor tonlarıyla boğulmuş, karanlığın gelişiyle birlikte sisli bir örtü gibiydi. Lordlar, kalıntıları hala ayakta duran, zamanın ve yıkımın izlerini taşıyan, ihtişamlı bir tapınağın önünde toplanmışlardı.
Toprak, kurumuş ve çatlaklarla doluydu. Rüzgar, çorak ve sessiz bir şekilde savruluyordu. Lordların yüzleri, derin çizgiler ve kırışıklıklarla doluydu, her biri binlerce yılın ağırlığını taşıyordu.
Tapınağın önünde, büyük ve eski bir taş anıt yükseliyordu. Anıt, zamanın yıpratıcı etkilerine rağmen, hala ihtişamlı ve ürkütücü bir şekilde duruyordu. Anıtın üzerinde, eski bir dilde yazılmış ifadeler, zamanın çabalarına rağmen okunabilirdi.
Lordlar, anıta baktılar ve sessizce dua ettiler. Duygularını ifade etmek için kullandıkları sessiz dil, binlerce yıldır kullanılıyordu.
Anıta bakarken, Lordlar geçmişin ağırlığını hissettiler. Anıttaki yazılar, onlara eski savaşları, yıkımları ve zaferleri hatırlatıyordu.
Gün, Lordlar için bir dönüm noktasıydı. Anıt, onlara geçmişin ağırlığını hatırlatırken, aynı zamanda geleceğe dair umut ışığı da veriyordu.
Toprak, kurumuş ve çatlaklarla doluydu. Rüzgar, çorak ve sessiz bir şekilde savruluyordu. Lordların yüzleri, derin çizgiler ve kırışıklıklarla doluydu, her biri binlerce yılın ağırlığını taşıyordu.
Tapınağın önünde, büyük ve eski bir taş anıt yükseliyordu. Anıt, zamanın yıpratıcı etkilerine rağmen, hala ihtişamlı ve ürkütücü bir şekilde duruyordu. Anıtın üzerinde, eski bir dilde yazılmış ifadeler, zamanın çabalarına rağmen okunabilirdi.
Lordlar, anıta baktılar ve sessizce dua ettiler. Duygularını ifade etmek için kullandıkları sessiz dil, binlerce yıldır kullanılıyordu.
Anıta bakarken, Lordlar geçmişin ağırlığını hissettiler. Anıttaki yazılar, onlara eski savaşları, yıkımları ve zaferleri hatırlatıyordu.
Gün, Lordlar için bir dönüm noktasıydı. Anıt, onlara geçmişin ağırlığını hatırlatırken, aynı zamanda geleceğe dair umut ışığı da veriyordu.