flutv'de ilker canikligil'le birlikte yaptığı boş modern sohbetler'in "flutv'yi kapatalım mı?" isimli üçüncü bölümünde ilker'in sonlara doğru "dünya'da olabilecek şeylerden korkuyor musun?" sorusuna verdiği cevapla hislerime tercüman olmuş insan.o cevabın dökümünü de burada yapmak isterim: "pek sayılmaz. nasıl söyleyeyim, kişi kendisinin dünyaya gelmesinin belirli bir amacı olduğunu düşünmüyorsa, kendini bu hayatta bir fazlalık olarak algılıyor. mesela sartre* da "de trop" diyor, yani "fazladan." ben kendimi dünyaya isteğim ve iradem dışında fırlatılmış ve fazladan olarak görüyorum. benim kuvvetli dini inançlarım da olmadığı için bir öte dünyaya da inanmıyorum. bu nedenle hayat fırlatıldığım ve fazladan bulunduğum bu yerde kendi kendimi eylemek, oyalamak üzerine. bu eyleme, oyalama fiziksel olarak yapıldığında aynı anda çok fazla yere gitmek mümkün değil ancak zihinsel olarak çok daha mümkün. zihinsel olarak oraya buraya gitmenin araçları, uçakları, trenleri de kitaplar ve düşünme. kitaplar sana tren olur ama trenden indikten sonrasında kenti gezeceğin yer senin zihnindir. kendi zihninin sarayını ne kadar inşa edebiliyorsan, fazladan olduğun dünyada o denli ehlileşmiş bir dünya yaratma şansın var."bu kısmın ardından ilker "yok olmaktan korkmuyor musun?" diye sorar. gelen cevap: "yok olmaktan korkmuyorum, yok olmakla çok barışığım. ben zaten başta ne dedim? iradem dışında geldiğim ve olmamayı arzu ettiğim bir yerdeyim. dolayısıyla yok oluş benim için rahatlama anlamına geliyor. bu yüzden bu konuda endişe taşımıyorum. hatta şunu da söylemeliyim, bu psikolojik bir durum. çünkü bu rasyonel olarak bilinebilecek bir şey değil. bizim düşünüp taşınıp herhangi bir kanıtlamayla elde edebileceğimiz bir sonuç değil bu. psikolojimiz hangisine meyilliyse ona yatkınlaşıyoruz. ben, benim üzerimde hiçbir otorite olmasına razı olamıyorum. rıza gösteremiyorum. bu nedenle evrenin başıboş, sahipsiz olması beni rahatlatıyor. bu başka bir psikolojideki insanı rahatsız edebilir. o yüzden de o kişi evreni son derece anlamlı, bilinçli olarak tasarlanmış, kendisinden çok daha üstün güçlerce idare edilen bir yer olarak düşünmeyi tercih edebilir. bu ikisini de bilemeyiz." yalın alpay konuşmanın sonunu da şöyle bağlar:"yine nietzsche'nin* sözüne geldik. sen bir kere kabul ettin mi övgüleri, sen bir kere yaşamayı kabul ettin mi ki buna "amor fati" diyor, yani kader sevgisi... sen bir kere bunu kabul ettin mi, o zaman ölümü de kabul edeceksin. sana yaşamın getirdiği güzellikleri kabul ettin mi, o zaman aynı anda sana getirdiği kötülükleri de kabul etmiş oldun. şimdi daha komik bir şey söyleyeceğim. ben zaten yaşamı kabul etmiyorum, o zaman öteki de benim için sorun değil."