Arda çok ince bir çizgi var. Adı da “niyet”. Hata istemeden yapılır. Çünkü “niyet” doğruyu yapmaktır. Bir kişiye, bir sisteme, belki kendine gereğinden fazla güvenirsen hata yapabilirsin. Hata kontrol edemeyeceğin değişkenlere değmeyecek kadar güvenmenin sonucudur. Bi nevi çok yüksek risk’in sonucudur. Ama yanlış... Yanlış yanlıştır... Ya niyetin bozuktur, bilinçli olarak yanlış yaparsın ya da yanlışla doğruyu ayırt edemeyecek kadar cahilsindir... Belki gözünün önündeki gerçeği görmeyi reddedersin ya da göremeyecek kadar safsındır. O gerçekler zamanı gelince sana kılıç gibi saplanır. Belki değer faydayı düzgün ölçemezsin. Çok büyük riske girersin. Başkası için mümkün olsada senin için mucize imkansız denecek bir şeyleri kovalarsın. O yüksek ihtimalli riskler gerçekleşir, gücün tükenir, yıpranırsın. Böyle bir durumda daha kendi gücünü ölçemeden, daha kendini bile bilmeden, daha kendini bile tanımadan ilk adımı atman bile yanlıştır... Belki karşına çıkan insanların maskeleri göremeyecek kadar toy, toy, toy sundur. "Aklını, beynini, bilgini, karakterini, vücudunu kullandırırsın". Kendini kullandırmak hata değil, yanlıştır. 35 yıl yol yürüdüm... Zaman görelidir bana sorsan 300 yılı biraz geçti... Tahminen bi 900-3000 yıl arası daha buralardayım. Gururla söylemek istiyorum; "Ben çok hata yaptım ama hiç yanlış yapmadım..."