Vize sınavları olduğu zaman, Beşiktaş'ımızın Standard Liege takımıyla yapacağı çok kritik maçı merak ediyordum. Aynı gün, Ceza Hukuku Genel Hukuklar dersinden sınav olmuştum ve sınavım çok kötü geçmesine rağmen, bir türlü maçı aklımdan çıkaramıyordum. Bir de, Beşiktaş formasıyla okula gelen birkaç kişiyi kantinde görünce heyecanım daha da arttı.
Dersim 14:30'da bitmişti. 1-2 saat, kütüphane'de internete takıldıktan sonra okuldan çıktım... Hava, yavaş yavaş kararmaya başlıyordu. Hemen, İnönü Stadyumu'na gidip bilet almak için sıraya girdim ve biletimi aldım. Öylece, eve yürüye yürüye gittim. İçimde bir heyecan vardı... Beşiktaşımız, zor bir süreçten geçiyordu. Sahası ilk 4-5 hafta yenileme nedeniyle kapalıydı... İlk haftalar, ligin en zorlu takımlarıyla karşılaşmıştı... Türkiye'yi ve Türk futbolunu tanımayan, ama dünya çapında yeni bir teknik direktör... Bir de üstüne, Rize maçında yaşanan o acı olay... Tüm bunları düşününce düşününce eve gittim... Bayan güzel de yorgundum... Sabahtan akşama kadar, Ceza Hukuku dersinin sınavı ve idare hukukunun, o yorucu ve bunaltici konuları ile kafam sismişti...... Akşam, evde, arkadaşlara maç gideceğimi söyledim.... Arkadaşın biriyle aramızda şöyle bir diyalog geçti:
"Abi ne yapıyorsun sen yaa?"
"Maç gidiyorum."
"Ne oldu ki?"
"Abi, adam öldürüyorlar orada!!!"
"Bir kere oldu bitti, hem, her maçta birisi olacak diye bir kaide yok ki..."
Der ve odama çekilir, biraz uzanmaya başlarım...
Maca başlamasına 2-2,5 saat vardı... Planımı yaptım; bir saat sonra evden çıkıp, stada yuruyerek ya da otobüsle gidecektim... Ben, bunları düşünürken ve bu hesapları yaparken, gözlerim de yavaş yavaş kapanmaya başlıyordu... Artık ne oldu hatırlamıyorum ama; çok susadım.... Saate baktım... Saat, 02:00... Bilet, masanın üzerinde... Aman Allah'ım... Maç bitti!!!.... Gidemedim maça!!!.... Bunun üstüne de, bir bardak soğuk su içilir. (bkz: 1 Aralık 2004 Beşiktaş Standard Liege maçı)
Dersim 14:30'da bitmişti. 1-2 saat, kütüphane'de internete takıldıktan sonra okuldan çıktım... Hava, yavaş yavaş kararmaya başlıyordu. Hemen, İnönü Stadyumu'na gidip bilet almak için sıraya girdim ve biletimi aldım. Öylece, eve yürüye yürüye gittim. İçimde bir heyecan vardı... Beşiktaşımız, zor bir süreçten geçiyordu. Sahası ilk 4-5 hafta yenileme nedeniyle kapalıydı... İlk haftalar, ligin en zorlu takımlarıyla karşılaşmıştı... Türkiye'yi ve Türk futbolunu tanımayan, ama dünya çapında yeni bir teknik direktör... Bir de üstüne, Rize maçında yaşanan o acı olay... Tüm bunları düşününce düşününce eve gittim... Bayan güzel de yorgundum... Sabahtan akşama kadar, Ceza Hukuku dersinin sınavı ve idare hukukunun, o yorucu ve bunaltici konuları ile kafam sismişti...... Akşam, evde, arkadaşlara maç gideceğimi söyledim.... Arkadaşın biriyle aramızda şöyle bir diyalog geçti:
"Abi ne yapıyorsun sen yaa?"
"Maç gidiyorum."
"Ne oldu ki?"
"Abi, adam öldürüyorlar orada!!!"
"Bir kere oldu bitti, hem, her maçta birisi olacak diye bir kaide yok ki..."
Der ve odama çekilir, biraz uzanmaya başlarım...
Maca başlamasına 2-2,5 saat vardı... Planımı yaptım; bir saat sonra evden çıkıp, stada yuruyerek ya da otobüsle gidecektim... Ben, bunları düşünürken ve bu hesapları yaparken, gözlerim de yavaş yavaş kapanmaya başlıyordu... Artık ne oldu hatırlamıyorum ama; çok susadım.... Saate baktım... Saat, 02:00... Bilet, masanın üzerinde... Aman Allah'ım... Maç bitti!!!.... Gidemedim maça!!!.... Bunun üstüne de, bir bardak soğuk su içilir. (bkz: 1 Aralık 2004 Beşiktaş Standard Liege maçı)