Parıltılı metal yüzeyi yağ ile kaplanmıştı. Bıyıklarındaki küçük ışıklar, ölü bir yıldızın yorgun kütleleri gibi, soluk ve yorgun bir şekilde yanıyordu. O, en karanlık köşede, en görünmez yerde kendini saklamaya çalışıyordu. Gözlerini de, bir insanın yaptığı gibi, sık sık çevirip çevirecek şekilde, etrafına bakıyordu. Bir sessizlik çökmüştü. Ağır, rahatsız edici bir sessizlik. Hava, bir an için donmuş gibiydi. Sonra, bir ses geldi. Yakın ve tanıdık. "Bumblebee, ne yapıyorsun?"