Başlık: "Zeki Ama Çalışmıyor" Miti: Türkiye'de Eğitim Sistemimiz ve Gerçekler
Türkiye'de eğitim sistemimizde, özellikle sınavlara hazırlanırken, zeka ile çalışmanın ayrıma uğradığı bir gerçek. Dershane hocalarının sık sık tekrarladığı "aslında dershanemiz çok iyi ama problem sizin çocukta" sözünü duymuşsunuzdur. Bu söz, tembel öğrenci velilerini avuç içleri gibi avlamak için kullanılan bir taktikten öteye gitmemektedir. Asıl mesele, zeka değil, düzenli ve planlı çalışmaktır.
Benim hikayem de bu noktada başlamakta. Lise 2'de, sınıfın tembellerinden biriydim. Kendimi çok zeki biri sanardım ve bir çalışsam dağları yerinden oynatacağımı düşünürdüm. Ancak asıl mesele, çalışmamın eksikliğimdi. O zamanlar, zeka ile başarılı olabileceğime inanıyordum.
Ancak, dershanede üniversiteden bir fizik akademisyeniyle tanışma fırsatım oldu ve onun konferansı hayatıma yön verdi. Bu akademisyen, "ben fizik bölümünde bir akademisyenim ama ÖSYM sınavlarındaki fizik sorularında full çekemiyorum" dediğinde, zeka ve çalışmanın önemini anlamam için bir dönüm noktası oldu. Sınavlarda ezber bilgilerin de gerekli olabildiğini kabul etmem gerektiğinin farkına vardım.
Bu konuşma bana ders çalışmaya teşvik etti ve trigonometri konusuna daldım. Kendi kendime, hiçbir yardım almadan bu konuyu bir hafta içinde öğrenmeyi başardım. Ancak, daha sonra matematiği bir kenara bırakıp fizik ve kimya üzerinde yoğunlaştığım 15 gün, bana yaramadı. Bu süre zarfında, önceden öğrendiğim bilgileri unutmuş ve trigonometrideki temel soruları bile çözemeyecek hale gelmiştim. Bu deneyim, çalışmanın planlı ve programlı bir şekilde yapılmasının önemini bana gösterdi.
Tıp öğrencisi bir arkadaşımla tanışmam da hayatımdaki ikinci dönüm noktalarından biriydi. Ondan bir çalışma programı hazırlamasını istedim ve bu sayede 1,5 yıl içinde eksiklerimi gidermeyi başardım. Bu program sayesinde, iyi bir birikimle 4. sınıfa adım attım.
Sınavlara hazırlanırken zeka, zaman kazandırır. Ortalama zekaya sahip biri, bir konuyu öğrenmek için 2 haftaya ihtiyaç duyarken, zeki biri 4-5 günde aynı seviyeye ulaşabilir. Ancak, üniversite eğitiminde, zeka tek başına yeterli değildir. Yetenek, iyi diksiyon, kendini ifade etme becerileri ve entelektüel bilgi de önemlidir.
Türkiye'de eğitim sistemimiz, zeka ile çalışmayı ayrıma uğratmaktadır. Öğrenciler, zeka seviyelerine göre farklı okullara ve sınıflara ayrılmakta, bu da çalışmanın önemini gölgelemektedir. Ancak, gerçek başarı, zeka ile çalışmanın bir arada olduğu noktada gizlidir. Zeka tek başına yeterli değildir, düzenli ve planlı çalışma da gereklidir.
Türkiye'de eğitim sistemimizde, özellikle sınavlara hazırlanırken, zeka ile çalışmanın ayrıma uğradığı bir gerçek. Dershane hocalarının sık sık tekrarladığı "aslında dershanemiz çok iyi ama problem sizin çocukta" sözünü duymuşsunuzdur. Bu söz, tembel öğrenci velilerini avuç içleri gibi avlamak için kullanılan bir taktikten öteye gitmemektedir. Asıl mesele, zeka değil, düzenli ve planlı çalışmaktır.
Benim hikayem de bu noktada başlamakta. Lise 2'de, sınıfın tembellerinden biriydim. Kendimi çok zeki biri sanardım ve bir çalışsam dağları yerinden oynatacağımı düşünürdüm. Ancak asıl mesele, çalışmamın eksikliğimdi. O zamanlar, zeka ile başarılı olabileceğime inanıyordum.
Ancak, dershanede üniversiteden bir fizik akademisyeniyle tanışma fırsatım oldu ve onun konferansı hayatıma yön verdi. Bu akademisyen, "ben fizik bölümünde bir akademisyenim ama ÖSYM sınavlarındaki fizik sorularında full çekemiyorum" dediğinde, zeka ve çalışmanın önemini anlamam için bir dönüm noktası oldu. Sınavlarda ezber bilgilerin de gerekli olabildiğini kabul etmem gerektiğinin farkına vardım.
Bu konuşma bana ders çalışmaya teşvik etti ve trigonometri konusuna daldım. Kendi kendime, hiçbir yardım almadan bu konuyu bir hafta içinde öğrenmeyi başardım. Ancak, daha sonra matematiği bir kenara bırakıp fizik ve kimya üzerinde yoğunlaştığım 15 gün, bana yaramadı. Bu süre zarfında, önceden öğrendiğim bilgileri unutmuş ve trigonometrideki temel soruları bile çözemeyecek hale gelmiştim. Bu deneyim, çalışmanın planlı ve programlı bir şekilde yapılmasının önemini bana gösterdi.
Tıp öğrencisi bir arkadaşımla tanışmam da hayatımdaki ikinci dönüm noktalarından biriydi. Ondan bir çalışma programı hazırlamasını istedim ve bu sayede 1,5 yıl içinde eksiklerimi gidermeyi başardım. Bu program sayesinde, iyi bir birikimle 4. sınıfa adım attım.
Sınavlara hazırlanırken zeka, zaman kazandırır. Ortalama zekaya sahip biri, bir konuyu öğrenmek için 2 haftaya ihtiyaç duyarken, zeki biri 4-5 günde aynı seviyeye ulaşabilir. Ancak, üniversite eğitiminde, zeka tek başına yeterli değildir. Yetenek, iyi diksiyon, kendini ifade etme becerileri ve entelektüel bilgi de önemlidir.
Türkiye'de eğitim sistemimiz, zeka ile çalışmayı ayrıma uğratmaktadır. Öğrenciler, zeka seviyelerine göre farklı okullara ve sınıflara ayrılmakta, bu da çalışmanın önemini gölgelemektedir. Ancak, gerçek başarı, zeka ile çalışmanın bir arada olduğu noktada gizlidir. Zeka tek başına yeterli değildir, düzenli ve planlı çalışma da gereklidir.